Damla
New member
Hakiki İman Nasıl Olur? (Forum Sürümü: Gülümseyerek Düşünenler Kulübü)
Arkadaşlar, bugün biraz ciddi ama biraz da kahkaha garantili bir konu açmak istiyorum: “Hakiki iman nasıl olur?”
Ama hemen korkmayın, vaaz yok, ezber yok, sadece bol bol mizah, içtenlik ve biraz da kendi halimize gülme cesareti var! Çünkü bazen iman, aslında en komik yerlerde kendini gösterir: trafikte, sabah kahvesi döküldüğünde ya da Wi-Fi iki diş kaldığında...
İmanın İlk Şartı: Sabır, Ama Gerçekten Sabır mı?
Bir gün biri demiş: “Sabreden derviş muradına ermiş.”
Ama forumdaşlar, dürüst olalım: sabır konusunda kim ne kadar derviş?
Kadınlar genelde bu işi duygusal zekâyla yürütüyor:
– “Canım, olur öyle şeyler. Kısmet.”
Erkeklerse stratejik yaklaşıyor:
– “Tamam, sakin ol, plan yapacağız, bu durumu optimize edeceğiz.”
Ama gelin görün ki, evde internet kesildiğinde, çocuğun kumandayı sakladığı bulunamadığında veya UPS kargoyu üç gündür getirmediğinde… sabır testi bir anda final sınavına dönüşüyor!
Bazen hakiki iman, cuma hutbesinde değil, kombi bozulduğunda gösterilir arkadaşlar.
O an insan “Ya Sabır” dediğinde melekler “İşte bu!” diye alkış tutuyordur belki de.
Kadınların Empatik İmanı: “Ben Onu Affettim Ama...”
Kadınların iman pratiği genelde kalp merkezlidir.
Birine kızarlar, kırılırlar, sonra içlerinden şöyle derler:
“Ben onu affettim ama unutmuyorum, sadece Allah’a havale ettim.”
İşte orada hakiki imanın sinyali yanıp sönmeye başlar: bir yanda affetmek, diğer yanda "hatırlatmalı affetme" özelliği.
Kadınlar için iman, sadece Allah’a değil, çevresine de bir şefkat yayma biçimidir.
O yüzden, bir kadının komşusuna verdiği çorba, bir annenin evladına sabrı, bir arkadaşın diğerine gönderdiği “canım üzülme, bu da geçer” mesajı — işte bunlar modern zamanın iman sahneleri.
Ama tabii bazen “sabır” ile “susmak” karıştırılıyor.
Forumdaşlara sorayım:
Gerçek iman mı, yoksa sadece “ay şimdi ortalığı karıştırmayayım” taktiği mi?
Erkeklerin Stratejik İmanı: “Bir Planım Var...”
Erkekler için iman çoğu zaman mantıkla paketlenmiş bir görevdir.
– “Benim imanım güçlü kardeşim. Her şeyi planlıyorum.”
Evet ama planın sonunda “tevekkül” kısmını unutmayalım.
Bazı erkekler için “tevekkül”, başarısız planların B planı gibi:
– “Olmadıysa demek ki hayırlısı buymuş.”
Bu bakış açısı da güzel, ama bazen “iman” kelimesinin içine biraz fazla Excel tablosu karışıyor gibi.
Belki de hakiki iman, plan yaparken “bilememeyi” kabullenebilmektir.
Yani GPS sinyal kaybettiğinde “Yahu nerede bu harita!” demek yerine, “Belki de bu sokakta bir hikmet vardır.” diyebilmek…
İşte o, iman 2.0 sürümüdür!
Modern Zamanlarda İman: Wi-Fi’siz Kaldığında Belli Olur
Gelin dürüst olalım, çağımızın en büyük imtihanı sabır değil, bağlantı kopması.
Hakiki iman, telefon %1 şarjdayken şarj aletini bulamayıp hâlâ “Rabbim kolaylaştırsın” diyebilmekte gizlidir.
Ya da yemek siparişinin “yolda” yazdığı hâlde 45 dakikadır gelmemesini “belki trafik vardır” diyerek kabullenmekte.
Forumda biri geçen gün yazmıştı:
> “Hakiki iman, Netflix’te dizinin son bölümünde internet donunca gösterilir.”
> Ve o kadar haklıydı ki! Çünkü iman sadece kalple değil, sinir sistemiyle de test ediliyor.
Toplumsal Cinsiyetle İman Arasında İnce Bir Mizah Köprüsü
Kadınlar genelde empatiyle iman eder, erkekler mantıkla.
Kadın: “İçime doğdu, bir hikmet var bunda.”
Erkek: “İçine doğduysa bana da mail at, planlama yapalım.”
Ama ikisi birleştiğinde ortaya muazzam bir denge çıkar:
O sezgisel iman, o analitik tevekkülle birleştiğinde...
Birlikte dua eden, birlikte gülmeyi bilen bir toplum oluşur.
Yani aslında hakiki iman, kadın ve erkek enerjisinin uyumudur: biri kalpten inanır, diğeri akılla düzen kurar.
Peki forumdaşlar, sizce hakiki iman duyguda mı başlar, davranışta mı görünür?
Yoksa her sabah aynaya bakarken “Bugün de inanıyorum.” diyebilmek midir?
İmanla Gülmek Arasında Kutsal Bir Bağ
Bazı insanlar sanıyor ki iman ciddi olmayı gerektirir.
Oysa en derin inanç, gülmeyi unutmayan kalpte saklıdır.
Bir hadis der ki: “Tebessüm sadakadır.”
Yani her kahkaha, iman dosyana küçük bir bonus puan olarak yazılıyor olabilir.
Bazen birine moral vermek, bazen sinir bozucu bir durumda bile “neyse ya, geçer” diyebilmek — bunlar da bir tür iman egzersizi değil mi?
Belki de Allah’ın en sevdiği kul, en çok kahkaha atan ama yine de kalbiyle inanan kuldur.
Hakiki İman = Mizahla Ciddiyetin Dengesi
Forum ahalisi, hakiki iman aslında “abartmamak sanatı”dır.
Ne her şeyi planlayıp kaderi unutmak, ne de her şeyi kadere bırakıp kahve içmek.
Arada bir yer vardır — orası imanla mizahın el ele yürüdüğü yerdir.
Bir gün biri “Ben Allah’a inanıyorum ama bazen sabırsızlanıyorum” dese,
ona “O sabırsızlık bile imanının kanıtı” derdim. Çünkü hakiki iman, insan olmanın kusurlarıyla birlikte yaşar.
Son Söz: Hakiki İman Gülümseyerek Başlar
Forumdaşlar, belki de hakiki iman, gözlerimizi kapatıp dua etmekten çok, gözlerimizi açıp birbirimizi anlamaya çalışmaktır.
Kadınların yumuşak kalbiyle, erkeklerin kararlı aklı birleştiğinde, iman bir nur değil, aynı zamanda bir kahkaha olur.
O yüzden bugün kendinize sorun:
– “Ben sabır testinde kaç puan aldım?”
– “Trafikte kornaya bastığımda melekler alkışladı mı?”
– “Son gülüşüm, birine umut oldu mu?”
Belki de hakiki iman, gülümsemeyi bırakmamaktır.
Çünkü iman, bazen en ciddi haliyle bile şunu fısıldar:
“Korkma, gülümse. Her şeyin ardında bir hikmet, her hikmetin ardında biraz mizah vardır.”
Arkadaşlar, bugün biraz ciddi ama biraz da kahkaha garantili bir konu açmak istiyorum: “Hakiki iman nasıl olur?”
Ama hemen korkmayın, vaaz yok, ezber yok, sadece bol bol mizah, içtenlik ve biraz da kendi halimize gülme cesareti var! Çünkü bazen iman, aslında en komik yerlerde kendini gösterir: trafikte, sabah kahvesi döküldüğünde ya da Wi-Fi iki diş kaldığında...
İmanın İlk Şartı: Sabır, Ama Gerçekten Sabır mı?
Bir gün biri demiş: “Sabreden derviş muradına ermiş.”
Ama forumdaşlar, dürüst olalım: sabır konusunda kim ne kadar derviş?
Kadınlar genelde bu işi duygusal zekâyla yürütüyor:
– “Canım, olur öyle şeyler. Kısmet.”
Erkeklerse stratejik yaklaşıyor:
– “Tamam, sakin ol, plan yapacağız, bu durumu optimize edeceğiz.”
Ama gelin görün ki, evde internet kesildiğinde, çocuğun kumandayı sakladığı bulunamadığında veya UPS kargoyu üç gündür getirmediğinde… sabır testi bir anda final sınavına dönüşüyor!
Bazen hakiki iman, cuma hutbesinde değil, kombi bozulduğunda gösterilir arkadaşlar.
O an insan “Ya Sabır” dediğinde melekler “İşte bu!” diye alkış tutuyordur belki de.
Kadınların Empatik İmanı: “Ben Onu Affettim Ama...”
Kadınların iman pratiği genelde kalp merkezlidir.
Birine kızarlar, kırılırlar, sonra içlerinden şöyle derler:
“Ben onu affettim ama unutmuyorum, sadece Allah’a havale ettim.”
İşte orada hakiki imanın sinyali yanıp sönmeye başlar: bir yanda affetmek, diğer yanda "hatırlatmalı affetme" özelliği.
Kadınlar için iman, sadece Allah’a değil, çevresine de bir şefkat yayma biçimidir.
O yüzden, bir kadının komşusuna verdiği çorba, bir annenin evladına sabrı, bir arkadaşın diğerine gönderdiği “canım üzülme, bu da geçer” mesajı — işte bunlar modern zamanın iman sahneleri.
Ama tabii bazen “sabır” ile “susmak” karıştırılıyor.
Forumdaşlara sorayım:
Gerçek iman mı, yoksa sadece “ay şimdi ortalığı karıştırmayayım” taktiği mi?
Erkeklerin Stratejik İmanı: “Bir Planım Var...”
Erkekler için iman çoğu zaman mantıkla paketlenmiş bir görevdir.
– “Benim imanım güçlü kardeşim. Her şeyi planlıyorum.”
Evet ama planın sonunda “tevekkül” kısmını unutmayalım.
Bazı erkekler için “tevekkül”, başarısız planların B planı gibi:
– “Olmadıysa demek ki hayırlısı buymuş.”
Bu bakış açısı da güzel, ama bazen “iman” kelimesinin içine biraz fazla Excel tablosu karışıyor gibi.
Belki de hakiki iman, plan yaparken “bilememeyi” kabullenebilmektir.
Yani GPS sinyal kaybettiğinde “Yahu nerede bu harita!” demek yerine, “Belki de bu sokakta bir hikmet vardır.” diyebilmek…
İşte o, iman 2.0 sürümüdür!
Modern Zamanlarda İman: Wi-Fi’siz Kaldığında Belli Olur
Gelin dürüst olalım, çağımızın en büyük imtihanı sabır değil, bağlantı kopması.
Hakiki iman, telefon %1 şarjdayken şarj aletini bulamayıp hâlâ “Rabbim kolaylaştırsın” diyebilmekte gizlidir.
Ya da yemek siparişinin “yolda” yazdığı hâlde 45 dakikadır gelmemesini “belki trafik vardır” diyerek kabullenmekte.
Forumda biri geçen gün yazmıştı:
> “Hakiki iman, Netflix’te dizinin son bölümünde internet donunca gösterilir.”
> Ve o kadar haklıydı ki! Çünkü iman sadece kalple değil, sinir sistemiyle de test ediliyor.
Toplumsal Cinsiyetle İman Arasında İnce Bir Mizah Köprüsü
Kadınlar genelde empatiyle iman eder, erkekler mantıkla.
Kadın: “İçime doğdu, bir hikmet var bunda.”
Erkek: “İçine doğduysa bana da mail at, planlama yapalım.”
Ama ikisi birleştiğinde ortaya muazzam bir denge çıkar:
O sezgisel iman, o analitik tevekkülle birleştiğinde...
Birlikte dua eden, birlikte gülmeyi bilen bir toplum oluşur.
Yani aslında hakiki iman, kadın ve erkek enerjisinin uyumudur: biri kalpten inanır, diğeri akılla düzen kurar.
Peki forumdaşlar, sizce hakiki iman duyguda mı başlar, davranışta mı görünür?
Yoksa her sabah aynaya bakarken “Bugün de inanıyorum.” diyebilmek midir?
İmanla Gülmek Arasında Kutsal Bir Bağ
Bazı insanlar sanıyor ki iman ciddi olmayı gerektirir.
Oysa en derin inanç, gülmeyi unutmayan kalpte saklıdır.
Bir hadis der ki: “Tebessüm sadakadır.”
Yani her kahkaha, iman dosyana küçük bir bonus puan olarak yazılıyor olabilir.
Bazen birine moral vermek, bazen sinir bozucu bir durumda bile “neyse ya, geçer” diyebilmek — bunlar da bir tür iman egzersizi değil mi?
Belki de Allah’ın en sevdiği kul, en çok kahkaha atan ama yine de kalbiyle inanan kuldur.
Hakiki İman = Mizahla Ciddiyetin Dengesi
Forum ahalisi, hakiki iman aslında “abartmamak sanatı”dır.
Ne her şeyi planlayıp kaderi unutmak, ne de her şeyi kadere bırakıp kahve içmek.
Arada bir yer vardır — orası imanla mizahın el ele yürüdüğü yerdir.
Bir gün biri “Ben Allah’a inanıyorum ama bazen sabırsızlanıyorum” dese,
ona “O sabırsızlık bile imanının kanıtı” derdim. Çünkü hakiki iman, insan olmanın kusurlarıyla birlikte yaşar.
Son Söz: Hakiki İman Gülümseyerek Başlar
Forumdaşlar, belki de hakiki iman, gözlerimizi kapatıp dua etmekten çok, gözlerimizi açıp birbirimizi anlamaya çalışmaktır.
Kadınların yumuşak kalbiyle, erkeklerin kararlı aklı birleştiğinde, iman bir nur değil, aynı zamanda bir kahkaha olur.
O yüzden bugün kendinize sorun:
– “Ben sabır testinde kaç puan aldım?”
– “Trafikte kornaya bastığımda melekler alkışladı mı?”
– “Son gülüşüm, birine umut oldu mu?”
Belki de hakiki iman, gülümsemeyi bırakmamaktır.
Çünkü iman, bazen en ciddi haliyle bile şunu fısıldar:
“Korkma, gülümse. Her şeyin ardında bir hikmet, her hikmetin ardında biraz mizah vardır.”