“Yaprak Dökümü” dizisinde canlandırdığı Ali İstek Beyefendi karakteriyle tanınan sanatçı Halil Ergün, daha hoş, daha özgür bir dünya, daha demokratik, çocukların memnun olduğu bir ülke için daima muhalif olduğunu söylemiş oldu. Ergün, “Bugünlerde beni fazlaca yaralayan sıkıntı şudur: Çapsız bir siyaset idaresi görüyorum ve ‘Bizim ülke buna müstahak değildir’ diyorum. Kazanımlar yıkılıyor ve Türkiye’de toplumsal bir çözülme var kültürel olarak ve insani bağlantılar olarak. Bunu somut olarak görüyorum. Beni yaralıyor, yakıyor yani. Ülkemiz buna müstahak değildir” dedi.
ANKA’dan Edda Sönmez’e konuşan Halil Ergün, konserlerin yasaklanmasına reaksiyon göstererek, “Şimdi benim ülkemde konserler yasaklanabiliyor. Abuk sabuk münasebetlerle müzik söyletilmiyor falan. Gündeminde olmuyor idarelerin. Beşerler bile televizyonlarda bakıyorlar. O denli değildi Türkiye. Bir uzun seyahatimiz vardı. bir daha yakalanacaktır bu yurdumuzda, yani daha hoş günlere… Bunu, dar bir siyasetçi ve bir siyasi tepki olarak söylemiyorum. Bir yurttaş olarak söylüyorum: Şayet yurtseverlik var ise, şayet geleceği beslemeyi, daha hoş günleri savunuyorsak talepkâr bir toplum olmalıyız. Ağlaşan bir toplumuzdur biz” sözlerini kullandı.
‘DEVLET BASKICILIĞININ DEĞİŞMESİNİ İSTERİM’
Özgür bir toplumdan yana olduğunu lisana getiren Ergün, “Devlet baskıcılığının değişmesini isterim. Özgür bir toplumdan yanayım ben. İnsanların özgürce gelişmeleri, insanlaşmayı daha fazlaca besler. Yasakçılık, şiddet, baskı ve zulüm insanın insanlaşma macerasını keser. Yamyam bağlar ortaya çıkar. Edebi söylüyorum lakin bu biçimdedir. Onun yanında tartışacak bir sürü sorun var, eğitimde, adalette, sanatta… ” diye konuştu.
‘TÜRKİYE’DE SİYASET YANLIŞ UYGULANIYOR’
‘Özgür bir Türkiye’nin gelişmesine katkıda bulunmanın saflarında bir siyasi bir hal içerisinde bulunduğunu’ söyleyen Ergün, şu tabirleri kullandı:
Ben siyasete girmedim. Siyasi açıdan hiç bir şeyin başı da olmak istemedim. Ben örneğin Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği (ÇASOD) lideri oldum. Bana ihale ettiler, yalnızca kuruluş bildirisini yazdım. Yapmayın, ayrılmayın derken bana kaldı. Benim dedem birinci Meclis üyesi. Erzurum- Sivas’tan gelen rüzgârın… İsmi Halil İbrahim Ağa’dır. Belediye başkanlığı yapmıştır kasabamızda. her neyse, benim hiç o denli merakım olmadı. Siyasete atılıp, işte milletvekili olmak, ilçe lideri, vilayet lideri, parti lideri falan hiç bir gün. İhtiras öbür bir şeydir siyasette. Zira siyaset yanlış uygulanıyor Türkiye’de. Lakin şunu söylemek istiyorum. Siyaset yalnızca partilerin konuşmaları, nutukları falan değildir. Siyaset toplumsal işlerin çözülmesi üzerine, kurulması üzerine, yakalanması yahut değiştirilmesi üzerine bir yaklaşım kültürüdür. Sanat da siyasettir. Roman da siyasettir. Siyaset olunca illa partililer, parti üyesi, parti lideri, parti bilmem nesi falan yapar diye bir şey yok. Sanat siyasal bir harekettir. Aşkın da siyaseti vardır, dostlukların da günlük ömrün da aile ilgilerinin de. Siyasete bu biçimde bakarız biz. Bir de siyasal tutumumuz oldu olağan olarak. Bunların gerçekleşmesi, biriktirilmesi, gelişmesi için siyasi yöneticiler, kurumlar o istikametten takviye olduk, vakit zaman da oy verme olarak. Ben genel olarak Türkiye’nin geleceğini, bağımsız ve demokratik bir Türkiye’nin, özgür bir Türkiye’nin gelişmesine katkıda bulunmanın saflarında bir siyasi bir hal içerisinde oldum.
‘PAZARDA DOMATES 50 LİRA OLMUŞ, VAH VAH’LA OLACAK İŞ DEĞİL BU’
Daha evvel SHP, daha sonra CHP’den belediye lider adayı olan Halil Ergün, bir daha siyaset düşünür müsünüz sorusuna şöyleki cevap verdi:
“Hayır. Yani vazife gelirse yaparsın lakin bu yaşta yok yok. Artık siyaseti gençler yapsınlar, gelişsinler. Bütün bu gördüklerimizden, yaşadıklarımızdan daha sonra. Bunu diğer yerde konuşmadım: ‘İyi ki de olmamışım’ dedim. ‘Beni ya vururlardı rantçılar ya istifa ederdim ya da kirlenirdim’ dedim. Zira şahit olduğum hayli şey oldu daha sonra. Bir defa şu siyasetçiler, siyasete girenler her evrede yer kapmaktan vazgeçsinler. Bazıları delege olmak için, bazıları ilçe lideri olmak için, bazıları ilçe idare konseyi üyesi olmak için, bazıları vilayet yöneticisi olmak için anladın mı? Vilayet idaresinde, belediye meclisinde, kimisi belediye lideri, sonunda da milletvekili olmak için buluşma yeri olmaktan çıkarsınlar. Kitlelerin hayatlarını daha yanlışsız, daha güçlü, daha yaşanır hale getirecek uğraş, taleplerine karşı gelişimin bunun nutuk atmak olmuyor. Pazarda domates 50 lira olmuş, salatalık 3 kuruş olmuş, vah vahla olacak iş değil bu. Yeni bir dünyanın tadını yaratacak, taleplerini besleyecek çalışmalar yapmak lazım.”
‘VASİYETİM BU, ÖLDÜĞÜMDE MERASİM İSTEMİYORUM’
Öldüğünde merasim istemediğini belirten sanatçı, “Ben hayli yerli bakıyorum hayata. İznik bir avuç, aile mezarlığım da orada. Orada gömülmek istiyorum. Vasiyetim bu, merasim istemiyorum. Konutumda 40 tane önemli ödül var, yurt haricinden, yurt ortasından… Ben bir gün bile bir tebrik telefonu almadım arkadaşlarımdan, etrafımdan. Çok şahit oldum. Cenazelere gidiyoruz, konuşmalara bakıyorum. Cenaze namazı kılınır, gdolayırsün. Bayanlar gelmez. Baksana artık yeniden fetva veriyor. ‘Kadınlar gelmeyecektir cenazeye’ diye. Bundan daha fahiş ne olabilir hayatla ilgili? bu biçimde birtakım yaşadığım kırgınlıklar var. Vaktimiz az kaldı. Çalışanlarıma ‘Öldüğüm vakit haber verin gelsin yeğenlerim alsınlar götürsünler cenazemi’ diyorum. esasen duyulur o anda öldüğüm. Çok seven var ise otobüse atlar gelir” dedi.
Röportajın tamamına buradan ulaşılabilir.
ANKA’dan Edda Sönmez’e konuşan Halil Ergün, konserlerin yasaklanmasına reaksiyon göstererek, “Şimdi benim ülkemde konserler yasaklanabiliyor. Abuk sabuk münasebetlerle müzik söyletilmiyor falan. Gündeminde olmuyor idarelerin. Beşerler bile televizyonlarda bakıyorlar. O denli değildi Türkiye. Bir uzun seyahatimiz vardı. bir daha yakalanacaktır bu yurdumuzda, yani daha hoş günlere… Bunu, dar bir siyasetçi ve bir siyasi tepki olarak söylemiyorum. Bir yurttaş olarak söylüyorum: Şayet yurtseverlik var ise, şayet geleceği beslemeyi, daha hoş günleri savunuyorsak talepkâr bir toplum olmalıyız. Ağlaşan bir toplumuzdur biz” sözlerini kullandı.
‘DEVLET BASKICILIĞININ DEĞİŞMESİNİ İSTERİM’
Özgür bir toplumdan yana olduğunu lisana getiren Ergün, “Devlet baskıcılığının değişmesini isterim. Özgür bir toplumdan yanayım ben. İnsanların özgürce gelişmeleri, insanlaşmayı daha fazlaca besler. Yasakçılık, şiddet, baskı ve zulüm insanın insanlaşma macerasını keser. Yamyam bağlar ortaya çıkar. Edebi söylüyorum lakin bu biçimdedir. Onun yanında tartışacak bir sürü sorun var, eğitimde, adalette, sanatta… ” diye konuştu.
‘TÜRKİYE’DE SİYASET YANLIŞ UYGULANIYOR’
‘Özgür bir Türkiye’nin gelişmesine katkıda bulunmanın saflarında bir siyasi bir hal içerisinde bulunduğunu’ söyleyen Ergün, şu tabirleri kullandı:
Ben siyasete girmedim. Siyasi açıdan hiç bir şeyin başı da olmak istemedim. Ben örneğin Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği (ÇASOD) lideri oldum. Bana ihale ettiler, yalnızca kuruluş bildirisini yazdım. Yapmayın, ayrılmayın derken bana kaldı. Benim dedem birinci Meclis üyesi. Erzurum- Sivas’tan gelen rüzgârın… İsmi Halil İbrahim Ağa’dır. Belediye başkanlığı yapmıştır kasabamızda. her neyse, benim hiç o denli merakım olmadı. Siyasete atılıp, işte milletvekili olmak, ilçe lideri, vilayet lideri, parti lideri falan hiç bir gün. İhtiras öbür bir şeydir siyasette. Zira siyaset yanlış uygulanıyor Türkiye’de. Lakin şunu söylemek istiyorum. Siyaset yalnızca partilerin konuşmaları, nutukları falan değildir. Siyaset toplumsal işlerin çözülmesi üzerine, kurulması üzerine, yakalanması yahut değiştirilmesi üzerine bir yaklaşım kültürüdür. Sanat da siyasettir. Roman da siyasettir. Siyaset olunca illa partililer, parti üyesi, parti lideri, parti bilmem nesi falan yapar diye bir şey yok. Sanat siyasal bir harekettir. Aşkın da siyaseti vardır, dostlukların da günlük ömrün da aile ilgilerinin de. Siyasete bu biçimde bakarız biz. Bir de siyasal tutumumuz oldu olağan olarak. Bunların gerçekleşmesi, biriktirilmesi, gelişmesi için siyasi yöneticiler, kurumlar o istikametten takviye olduk, vakit zaman da oy verme olarak. Ben genel olarak Türkiye’nin geleceğini, bağımsız ve demokratik bir Türkiye’nin, özgür bir Türkiye’nin gelişmesine katkıda bulunmanın saflarında bir siyasi bir hal içerisinde oldum.
‘PAZARDA DOMATES 50 LİRA OLMUŞ, VAH VAH’LA OLACAK İŞ DEĞİL BU’
Daha evvel SHP, daha sonra CHP’den belediye lider adayı olan Halil Ergün, bir daha siyaset düşünür müsünüz sorusuna şöyleki cevap verdi:
“Hayır. Yani vazife gelirse yaparsın lakin bu yaşta yok yok. Artık siyaseti gençler yapsınlar, gelişsinler. Bütün bu gördüklerimizden, yaşadıklarımızdan daha sonra. Bunu diğer yerde konuşmadım: ‘İyi ki de olmamışım’ dedim. ‘Beni ya vururlardı rantçılar ya istifa ederdim ya da kirlenirdim’ dedim. Zira şahit olduğum hayli şey oldu daha sonra. Bir defa şu siyasetçiler, siyasete girenler her evrede yer kapmaktan vazgeçsinler. Bazıları delege olmak için, bazıları ilçe lideri olmak için, bazıları ilçe idare konseyi üyesi olmak için, bazıları vilayet yöneticisi olmak için anladın mı? Vilayet idaresinde, belediye meclisinde, kimisi belediye lideri, sonunda da milletvekili olmak için buluşma yeri olmaktan çıkarsınlar. Kitlelerin hayatlarını daha yanlışsız, daha güçlü, daha yaşanır hale getirecek uğraş, taleplerine karşı gelişimin bunun nutuk atmak olmuyor. Pazarda domates 50 lira olmuş, salatalık 3 kuruş olmuş, vah vahla olacak iş değil bu. Yeni bir dünyanın tadını yaratacak, taleplerini besleyecek çalışmalar yapmak lazım.”
‘VASİYETİM BU, ÖLDÜĞÜMDE MERASİM İSTEMİYORUM’
Öldüğünde merasim istemediğini belirten sanatçı, “Ben hayli yerli bakıyorum hayata. İznik bir avuç, aile mezarlığım da orada. Orada gömülmek istiyorum. Vasiyetim bu, merasim istemiyorum. Konutumda 40 tane önemli ödül var, yurt haricinden, yurt ortasından… Ben bir gün bile bir tebrik telefonu almadım arkadaşlarımdan, etrafımdan. Çok şahit oldum. Cenazelere gidiyoruz, konuşmalara bakıyorum. Cenaze namazı kılınır, gdolayırsün. Bayanlar gelmez. Baksana artık yeniden fetva veriyor. ‘Kadınlar gelmeyecektir cenazeye’ diye. Bundan daha fahiş ne olabilir hayatla ilgili? bu biçimde birtakım yaşadığım kırgınlıklar var. Vaktimiz az kaldı. Çalışanlarıma ‘Öldüğüm vakit haber verin gelsin yeğenlerim alsınlar götürsünler cenazemi’ diyorum. esasen duyulur o anda öldüğüm. Çok seven var ise otobüse atlar gelir” dedi.
Röportajın tamamına buradan ulaşılabilir.