KPSS B nasıl atanır ?

Efe

New member
KPSS B Nasıl Atanır? Kişisel ve Eleştirel Bir Bakış

Arkadaşlar merhaba, ben bu konuyu uzun zamandır kafasında evirip çeviren biriyim. KPSS B süreci, ilk bakışta “puanı al, merkezi atamada şansını dene” kadar basitmiş gibi görünüyor. Ama işin içine girdiğinizde, sistemin eleştirilecek o kadar çok tarafı var ki insan ister istemez “Bu iş gerçekten adaletli mi?” diye sorguluyor. Burada biraz kendi gözlemimi, biraz da forumda sıkça konuşulan tartışmaları paylaşmak istiyorum.

KPSS B Nedir ve Kimi İlgilendirir?

KPSS B, en genel anlamda lisans, ön lisans ve ortaöğretim mezunlarının merkezi atamalarla devlet kadrolarına yerleşmesini sağlayan süreçtir. Herkesin bildiği gibi, burada alan sınavı yoktur; sadece Genel Yetenek ve Genel Kültür testleriyle alınan puan üzerinden atama yapılır. Bu yönüyle A grubuna kıyasla daha “ulaşılabilir” gibi görünür. Ancak işin aslı öyle mi?

Eleştirel bakarsak: Kadrolar sınırlıdır, başvuran sayısı çoktur ve çoğu zaman mezun olunan bölümle verilen kontenjan sayısı arasında dağlar kadar fark vardır. Yani kısaca “puan yetti mi?” sorusunun cevabı, çoğu zaman “hayır” olur. Bu noktada forumlarda herkesin sorduğu soru şu: “Peki biz bu kadar çalışmayı sadece umut kırıklığı için mi yapıyoruz?”

Atama Sürecindeki Adaletsizlikler

KPSS B atamalarında en çok eleştirilen konu, kontenjanların dağılımıdır. Bazı bölümlere yüzlerce kadro açılırken, diğer bölümlere sadece bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar yer bırakılır. Bu da şu soruyu akla getiriyor: “Devlet gerçekten ihtiyaç odaklı mı hareket ediyor, yoksa başka bir hesap mı var?”

Bir de üstüne eşitlik problemi geliyor. Mesela hukuk mezunu biriyle ziraat fakültesinden mezun olan biri aynı havuza girmezken, bazı bölümlerde aşırı yığılma olur. Burada erkeklerin stratejik yaklaşımı devreye giriyor: “Kardeşim bölümünü seçerken stratejik davranacaktın, şimdi yapacak bir şey yok.” Kadınlar ise empatiyle yaklaşır: “Ama herkesin şartları farklıydı, seçim yaparken gelecekteki kadro dengesini kimse öngöremezdi.”

Merkezi Atama mı, Yoksa Bekleyiş Oyunu mu?

KPSS B’de merkezi atama mantığı şudur: Puanın yetiyorsa yerleşirsin, yetmiyorsa seneye tekrar denersin. Ama işte bu “bekle-gör” politikası adaylar için ciddi bir moral yıkımıdır. Erkekler genelde şunu der: “Bir plan yap, alternatif işlere yönel, zaman kaybetme.” Kadınlar ise daha duygusal yaklaşır: “Ama bu kadar emek verip yıllarımı harcadım, başka bir işe yönelmek bana ihanete benziyor.”

Peki sizce hangisi daha mantıklı? Bir yandan strateji, bir yandan da kalbe dokunan gerçeklik… İşte forumlarda en çok tartışılan konulardan biri budur.

Puan ve Kontenjan Gerçeği

Bir de şu puan meselesi var. Herkesin dilinde: “Hocam 85 aldım, atanır mıyım?”

Gerçekçi olmak gerekirse, 85’in bazı bölümlerde hiçbir karşılığı yok. Çünkü kontenjan sayısı düşükse 90’ların altındaki puanların şansı bile yok. İşte burada KPSS B’nin en çok eleştirilen yanı ortaya çıkıyor: Sınav puanı tek başına başarıyı garanti etmiyor.

Stratejik erkekler şöyle der: “Boşuna hayal kurma, kontenjanlara bak, tabloyu analiz et, ona göre hareket et.” Empatik kadınlar ise: “Moralini bozma, herkesin yolu farklıdır, belki bir sonraki atamada şansın döner.”

Ama soruyorum: Umut üzerine kurulan bir sistem ne kadar sağlıklı olabilir?

Forumlarda Canlı Tartışmalar

Forumlarda sıkça gördüğümüz başlıklar:

- “Puanım 86, atanır mıyım?”

- “Bu bölümden atanmak için mucize mi lazım?”

- “Neden bazı bölümlere hiç kadro açılmıyor?”

- “Arkadaşlar sizce beklemeye değer mi, yoksa özel sektöre mi yönelmeliyim?”

Bu tartışmalar aslında hepimizin ortak sıkıntısını özetliyor. Çünkü sistemde netlik yok, adalet yok. Herkes bir şekilde şansa ve kontenjana bakıyor.

KPSS B’nin Geleceği ve Sorular

Eleştirel olarak bakıldığında, KPSS B’nin geleceği adayların umuduna bağlı. Ama şu sorular hâlâ havada:

- Devlet kontenjanları daha dengeli dağıtacak mı?

- Bölümler arasında adalet sağlanacak mı?

- Puanın gerçekten karşılığı olacak mı, yoksa yine bekleyiş sürecek mi?

Erkeklerin “çözüm üretme” bakış açısı burada devreye giriyor: “Devlet planlamayı düzgün yapmalı, herkesin önünü görmesi lazım.” Kadınların empatik yaklaşımı ise: “Evet ama şu anda sistemin içinde olan bizler için en azından daha şeffaf bilgi verilse keşke.”

Sonuç: Bekleyiş mi, Mücadele mi?

KPSS B atamalarında en büyük sorun, adaletsiz dağılım ve belirsizliktir. Erkekler stratejik ve çözüm odaklı yaklaşsa da, kadınlar daha duygusal ve empatik şekilde konuyu değerlendirir. Bu iki bakış açısı birleştiğinde aslında hepimiz aynı noktada buluşuyoruz: “Adil, şeffaf ve öngörülebilir bir sistem istiyoruz.”

Peki siz ne düşünüyorsunuz?

- KPSS B gerçekten umut bağlanacak bir yol mu?

- Yoksa gençleri yıllarca bekleten, yoran bir labirent mi?

- Sizce sistem değişmeden bu iş düzelir mi?

Bu soruları tartışmaya açıyorum. Çünkü bir gerçek var: KPSS B, sadece bir sınav değil, aynı zamanda bir toplumsal sınavdır.

---

Kelime sayısı: ~840