Şaraba sonradan şeker eklenir mi ?

Sucu

Global Mod
Global Mod
Şaraba Sonradan Şeker Eklenir mi? – Bir Aşkın, Bir Tadın, Bir Gerçeğin Hikâyesi

Merhaba forumdaşlar…

Bu akşam size bir hikâye anlatmak istiyorum. Öyle teknik, kuru bir bilgi paylaşımı değil bu. Şarabın, yani o derin kırmızı sıvının ardında yatan insan hikâyelerini, duyguları, bazen bir aşkı, bazen bir pişmanlığı anlatan bir yazı.

Bir köyde, bir bağ evinde, rüzgârın asmanın yapraklarını titrettiği bir gecede başlıyor her şey. “Şaraba sonradan şeker eklenir mi?” sorusuyla değil, “Bir şeyin tadı bozulduğunda, onu kurtarmak için ne kadar ileri gidebilirsin?” sorusuyla aslında…

---

Bir Şarabın Hikâyesi, Bir Kadının Sabrı, Bir Adamın Gururu

Ali, yıllardır bağcılıkla uğraşan, analitik düşünen, çözüm odaklı bir adamdı. Onun için şarap, matematik gibiydi; oranlar, dengeler, sıcaklıklar, zamanlamalar… Hepsi mükemmel olmalıydı.

Eşi Elif ise şaraba başka bir gözle bakardı. Onun için şarap, hayat gibiydi: Tatlısı da olmalıydı, ekşisi de.

Ali her yıl hasat zamanı şarap yapar, Elif de o sürecin sessiz ama duygusal destekçisi olurdu.

O sene bağlarda işler pek yolunda gitmemişti. Üzümler güneşte biraz fazla kalmış, asit dengesi bozulmuştu. Şarap ilk kez, Ali’nin planladığı kadar olgunlaşmamıştı. Tadına bakan herkes “biraz buruk” dedi.

Ali’nin kaşları çatıldı.

Elif ise bir yudum alıp gülümsedi:

— “Hayat da biraz buruk değil mi Ali? Belki bu sene şarap da öyle olmalı.”

Ama Ali’nin içinde bir ses susmuyordu. “Bu benim emeğim. Şarabın kusurlu olmasına izin veremem.”

---

Şeker mi? Gurur mu?

Bir akşam, Ali bağ evinin mutfağında oturuyordu. Önünde büyük bir cam damacana, yanında bir ölçek ve küçük bir paket beyaz şeker.

“Sonradan şeker eklenir mi?” sorusu zihninde dönüp duruyordu.

Köyde kimi “Eklenmez, doğallığı bozulur” diyordu, kimi “Azıcık kat, tadı kurtarır” diyordu.

Ama mesele artık sadece şarap değildi. Bu, Ali için kontrolün, gururun, “ben yaptım” diyebilmenin sınavıydı.

Elif içeri girdiğinde Ali’nin bakışları bir savaş alanı gibiydi.

— “Ne yapıyorsun Ali?”

— “Belki biraz şeker… sadece dengeyi bulmak için.”

Elif yaklaşarak ellerini onun üzerine koydu.

— “Dengeyi bazen tatla değil, kabullenişle bulursun.”

O an odada sessizlik oldu.

Bir şişe şarapla bir evlilik arasında ne fark vardı ki? İkisi de sabırla olgunlaşır, ikisi de zamanla tadını bulurdu. Fazla müdahale, fazla denge çabası, bazen o doğal büyüyü bozar.

---

Forum Tadında Bir Sohbet: Şekerin Anlamı

İşte burada biraz sizlerle dertleşmek istiyorum.

Bazılarımız hayatın acılığını “biraz tatlandırmak” ister. Tıpkı Ali gibi.

Bir ilişkide, bir dostlukta, bir hayalde… Gerçekliği yumuşatmak için sonradan biraz “şeker” ekleriz. Ama o zaman tat bizim değil, o ilavenin olur.

Elif’in dediği gibi, bazen burukluk da güzeldir. Çünkü o buruklukta emeğin, gerçeğin, yaşamın kendisi vardır.

Ama öte yandan Ali gibi olanlarımız da vardır — stratejik, çözüm odaklı, her şeyin “iyisini” isteyenler. Onlar için şeker, bir düzeltme aracı değil, bir stratejidir. “Kurtarılabilir olanı kurtarmak” felsefesiyle hareket ederler.

Oysa Elif gibiler, yani empatik, duygusal düşünen kadınlar, bir şeyin doğallığında da güzellik bulur. Onlar bilir ki, tadı hatalı bir şarap bile bir hikâye anlatır.

---

O Gece ve Şarabın Mucizesi

Ali, Elif’in sözlerinden sonra bir süre düşündü. Şekeri elinden bıraktı.

Ama birkaç gün sonra merakına yenildi. Küçük bir kavanozda azıcık şekerli bir deneme yaptı.

Bir hafta sonra tadına baktığında şarap tatlılaşmıştı, evet, ama o derinliği kaybolmuştu. Tıpkı fazla makyaj yapılmış bir yüz gibi… güzel ama ruhsuz.

O an Ali anladı:

Gerçek lezzet, kusursuzlukta değil, dengeyi kabullenmekteydi.

Ve o gece, Elif’le birlikte eski, “eksik” şarabı açtılar.

Birer kadeh doldurup yıldızlara baktılar.

Elif hafifçe gülerek, “Tadı biraz sert ama bana seni hatırlatıyor,” dedi.

Ali o anda hiçbir kelimeye gerek olmadığını fark etti.

---

Şarap, İnsan ve Hayat

Şaraba sonradan şeker eklenir mi?

Cevap teknik olarak “evet” de olabilir, “hayır” da.

Ama duygusal olarak cevap şudur:

Eğer bir şeyi tatlandırmak, onun ruhunu kaybettiriyorsa, o artık senin şarabın değildir.

Ali ve Elif’in hikâyesi bize şunu hatırlatıyor:

Hayatta da bazen eksiklikler, dengesizlikler olur.

Bir dostluk fazla ekşidir, bir aşk yeterince tatlı değildir.

Ama onu düzeltmeye kalktığımızda, belki de onu “doğal” olmaktan çıkarırız.

Ve doğallık, tıpkı iyi bir şarap gibi, zamanla güzelleşen tek şeydir.

---

Forumdaşlara Söz: Peki Siz Ne Yapardınız?

Şimdi size soruyorum dostlar…

Hayatınızda bir şeylerin tadı kaçtığında, siz şeker mi eklersiniz yoksa burukluğuyla kabul mü edersiniz?

Ali gibi stratejik bir düzeltici misiniz, yoksa Elif gibi sabırlı bir gözlemci mi?

Her birinizin cevabı farklı olacak, biliyorum.

Ama belki de her yudumda, her hikâyede, her hatırada hepimiz aynı şeyi arıyoruz:

Gerçek tadı.

Kadehleri kaldırın forumdaşlar…

Bu hikâye sadece şaraptan değil, hayattan bahsediyor.

Ve belki de en güzeli şu:

Şeker değil, paylaşım tatlandırır.